🌕 Ünlü Çığlık Tablosunu Çizen Ressam
b6AB5wY. Rus milyarder Roman Abramoviç, Norveçli ressam Edvard Munch'un dünyaca ünlü 'Çığlık' tablosunu 120 milyon dolara satın medyasında yer alan haberlere göre, İngiltere Premier Lig ekiplerinden Chelsea'nin sahibi Rus iş adamı Roman Abramoviç, Norveçli ressam Munch'un dünyaca ünlü 'Çığlık' tablosunu 120 milyon dolara satın şirketi Sotheby's tarafından yapılan ve 50 milyon dolar teklifle başlayan açık artırmaya telefonla katılan Abramoviç, Çığlık tablosu için en yüksek teklifi veren isim oldu. Böylece Çığlık tablosu, tarihin en pahalı sanat eserleri arasına kez çalındıÇığlık ya da orijinal ismiyle Skrik, Norveçli ressam Edvard Munch tarafından 1893'te yapıldı. Tablo daha önce iki kez çalındı. İlk olarak 1994'te Oslo Ulusal Galerisi'nden çalınan tablo, 2004'te tekrar çalınmış ve 2 yıl sonra tabloyu 1893 ve 1910 tarihleri arasında 2 kez pastel boya ve 2 kez yağlı boya olmak üzere 4 farklı şekilde yılında Rus Dmitry Rybolovlev tarafından Suudi Arabistan Prensi Bader bin Abdullah bin Muhammed bin Farhan el-Suud'a 450 milyon dolara satılan Da Vinci'nin Salvator Mundi ile en pahalı sanat eseri rekorunu kırmıştı. Bu haber 501 defa okunmuştur.
Bu bulmacanın çözümü 10 harftir ve L A harfi ile başlar Aşağıda, Kedi tablolarıyla ünlü, İngiliz ressam için doğru cevabı bulacaksınız, eğer bulmaca'ü bitirmek için daha fazla yardıma ihtiyacınız olursa navigasyonunuza devam edin ve Arama fonksiyonumuzu deneyin. çözüm "Kedi tablolarıyla ünlü, ingiliz ressam" 31 Ocak 2021 Pazar CodyCross Defile Grup 522 cevabı biliyor musun? CODYCROSS Defile Grup 522 Bulmaca 3 Tinsel, manevi olana verilen ad Havalanmaya meyilli kauçuk küre Beşer kişilik iki takımın oynadığı potalı spor Evlenmek için anlaşıp kesin karar vermek Ayşe kulinin adı aylin romanının türü Elini arabada en uzun tutanın ödülü aldığı yarışma Saç maşasıyla yapılan hafif bukleye denir Hint okyanusundaki male başkentli egzotik adalar Sivasın zara ilçesinde bulunan tarihi konak Argoda, verilen kararı uygulamamak, caymak Star wars serisinin yapımcı firması benzer bulmaca Üç ressam yetiştirmiş meksikalı ressam aile Kırda yemek”, “olympia”, “ilkbahar” gibi tablolarıyla tanınmış fransız ress Odalık”, “dansçı”, “küçük mavi çıplak” gibi tablolarıyla tanınmış fransız r Ünlü ingiliz yazarı william shakespeare tarafından yazılmış bir kelt asıllı eski ingiliz kralı hakkında bir oyun Ünlü çığlık tablosunu çizen ressam, __ munch Duvar resimleriyle ünlü meksikalı ressam diego Fovizm akımının kurucularından olan ünlü fransız ressam Fransız izlenimciliğinin kurucularından olan ünlü ressam alfred Fütürizm akımının kurucularından olan ünlü italyan ressam giacomo İkinci abdülhamit döneminde saray ressamlığı yapmış, batı resim anlayışının türkiye'de yaygınlaşmasına katkıda bulunmuş ünlü italyan ressam İspanyol resminin en büyük ustalarından biri sayılan ünlü ressam Kırda yemek, olimpia gibi yapıtlarıyla tanınmış ünlü fransız ressam Povizm akımının öncülerinden olan ünlü fransız ressam Rönesans döneminin en büyük ustalarından biri sayılan ünlü italyan ressam Ünlü ressam turgut zaim’in kızı olup naiflere yaklaşan estetik anlayışıyla oya Ünlü ressam turgut zaim’in kızı olup anadolu yaşamını betimlediği naif anla oya Ünlü rus ressam 1777-1855 Ünlü meksikalı ressam 1907-1954 yılları arasında yaşamış, ilkel görünümlü, keskin hatlı ve parlak renkli kendi portreleriyle tanınmış, yaşam öyküsü sinemaya da aktarılmıştır Ünlü rus ressam1777-1855 Yeni-klasikçiliğin önderlerinden biri olan ünlü fransız ressam Son Bulmacalar Tutuklanan kişilere takılan alet Azerbaycan ve gürcistan buradadır, güney Kekstra reklamında tüm sınıfın korktuğu öğrenci Dünyada en çok urfa birecikte yaşayan kuş türü Afyondaki üniversiteye adını veren tarihi bölge Sanayi bakanlığı tarafından düzenlenen festival Şair evlenmesini yazan türk gazeteci, ibrahim Pek çok seferinde genel anlamıyla
Norveçli ressam Edvard Munch’un dünya çapında ününe ün katmış Çığlık tablosu, 3 sene önce bugün New York’ta yapılan müzayedede rekor fiyata satılmıştı. Peki satışıyla rekor kıran Çığlık tablosunun hikayesi nasıl? Ressam Edvard Munch kimdir? Çığlık tablosu, 119 milyon 922 bin 500 dolara yaklaşık 321 milyon TL satılarak müzayede yoluyla satılan en pahalı eser olarak tarih geçmiş bulunmaktadır. 1895 yılında yapılan tablonun sanat tarihinde orijinal adı Boğuntu’dur. Birçok eleştirmene göre Edvard Munch’un en önemli çalışması olarak bilinir. Resmin orijinali 84 cm x 66 cm boyutlarındadır. Resimde ön planda ızdırap çeker gibi görünen bir figür, arka planda ise Ekeberg tepesinden Oslofjord’un görünümü yer alır; Oslofjord göğü kan kırmızısı rengindedir. Edvard Munch, daha sonraları resimden bir litograf taş baskı da yapmıştır. Resim özellikle modern kültür ve sanatta büyük bir öneme sahiptir. Oslo’da ressamla aynı adı taşıyan Munch Müzesi’nde sergilenirken, Ağustos 2004’teki bir soygunda çalınmıştır. Çalındıktan iki yıl sonra 31 Ağustos 2006 tarihinde ise bulunmuştur. ÇIĞLIK TABLOSUNUN HİKAYESİ Edvard Munch’un günlüğüne göre tabloyu Nice’den etkilenerek yapmıştır. Ressam günlüğünde anlattığına göre iki arkadaşıyla yürümektedir, bu sırada ise güneş batmaktadır ve kan kırmızısı rengindedir. Ressam kendini yorgun hissetmiş ve trabzanlara yaslanmıştır. İki arkadaşı ise yürümeye devam etmiştir. Ressam bu sırada doğanın çığlığını hissettiğini günlüğünde dile getirir. Ressam bu resmi yaparken hastadır ve bu yorgunluğunun oradan geldiği düşünülür. Amerikan sanat tarihçisi Robert Rosenblum’a göre bu resimdeki insan figürünün yüzü Paris’teki Musée de l’Homme’da bulunan Peru’dan gelmiş olan mumyanın yüzünden etkilenerek yapılmıştır. RESSAM EDVARD MUNCH KİMDİR? Edvard Munch 1863-1944 özellikle Çığlık isimli tablosuyla tanınmış Norveçli ekspresyonist ressamdır. Ruhsal ve duygusal konuları işlediği resimleriyle tanınmıştır. Alman dışavurumculuk akımının gelişmesine önemli katkıları oldu. Başlangıçta resimlerinde egemen olan içe dönük ve karamsar havanın yerini, yaşamının son yıllarına doğru yaşama sevinci almıştır. Hayatın Frizleri adlı serinin bir parçası olan Çığlık 1893; ilk adı ile Umutsuzluk, tablosunda Munch hayat, aşk, korku, ölüm ve melankoli gibi öğeleri işledi. Diğer pek çok eserinde olduğu gibi bunun da birçok versiyonunu yaptı. 1994 ve 2004 Yıllarında iki versiyon çalındı, her ikisi de tekrar bulunmuştur.
Dünya’ca ünlü ressamların orijinal eserlerine sadık kalınarak imal edilen kanvas tablolar için kategorimizi ziyaret ederek Dünya’nın en çok tanınan ressamlarının kaleminden çıkan sanat eserleriyle evlerinizi ve işyerlerinizi süsleyebilirsiniz. Van Gogh, Gustav Klimt, Osman Hamdi Bey, Adele Bloch Ve daha pek çok ünlü ressamın tabloları ile birlikte tarihin önemli anlarının resmedildiği modeller yer almaktadır. Tarihin esintilerini mekanlarına taşımak isteyen ve ünlü ressamların ölümsüz eserleriyle sanatsal zevklerini tüm misafirleriyle paylaşmak isteyen müşterilerimiz için hesaplı fiyat avantajlarıyla ve farklı boyut opsiyonlarında eşsiz eserler kategorimiz altında toplanmaktadır. Dilerseniz online olarak kategorimiz içerisinden siparişlerinizi tamamlayabilir, dilerseniz telefon ile bizlere ulaşarak beğendiğiniz tablolar için doğrudan siparişlerinizi iletebilirsiniz. Evlerinizde En Ünlü Ressamların Klasiklerine Yer AyırınEvlerinizde Dünya’nın en çok tanınan ressamları tarafından çizilen tabloları ile süslemek için kategorimizde yer alan en ünlü ressamların ev tabloları sizler için iyi bir seçim olacak. Sanata ve sanatçıya verdiğiniz önemi göstermenin yanında yüzyıllar boyu önemini korumayı başarmış eserleri evlerinizde kullanarak dekoratif ürün arayışlarınız için en sanatsal seçimleri yapma şansı elde edebilirsiniz. Evlerinizin tüm mahallerinde kullanabileceğiniz, orijinal ürünlerin birebir benzeri olarak imal edilen kanvas tablo modellerimiz uzun yıllar kullanıma uygun olarak yüksek kalitede üretim yöntemleri ile imal edilerek sizlerle buluşturulmuştur. Hesaplı fiyatları ile kategorimizde yer alan ünlü ressamların eserlerini evlerinizde sergileme fırsatını kaçırmamak için hemen kategori modellerimizi incelemeye Koruyan Ünlü Ressam Tabloları ile Ev ve İşyerlerinizin Havasını DeğiştirinÜnlü ressamların gizemli tabloları mekanlarınızın havasını değiştirmeyi başaracak. Geçmişin nostaljik yapısı ile birlikte sanatın estetikliğini birleştirmeyi başaran kategori tablolarımız ile ünlü ressamların geçmişten bugüne aynı önemi korumayı başaran başyapıtlarıyla ev ve işyerleri dekorasyonlarınızla mükemmel uyum yakalayabilirsiniz. Kullanmayı planladığınız mekan tasarımlarında size ihtiyacınız olanı verecek olan kategori tablo modellerimiz ile zevkinizi ve estetik becerinizi konuşturabilir, mekanlarınızda misafir ettiğiniz herkesi büyülemeyi başarabilirsiniz. Sanatı yaşadığı her alana taşımak isteyen estetik ve zevk sahibi müşterilerimiz için cazip fiyat avantajlarıyla sunulan kategori modellerimizi hemen incelemeye başlayarak ev ve işyerlerinizde meydana gelen dekoratif ihtiyaçlarınızı karşılayacak siparişlerinizi Açan Olayların Resmedildiği Ünlü Ressam TablolarıÜnlü ressamların İstanbul tabloları yeni bir çağın başlangıcını gösteren Fatih’in İstanbul’a girişi konulu model ile başlamaktadır. Farklı boyut seçenekleri ile sipariş verilebilen ve tarihimizde özel bir önemi olan bu anın hissettirdiği duyguları mekanlarına taşımak isteyen müşterilerimiz özel fiyatlarla diledikleri boyut seçenekleri tercih ederek sipariş verebilirler. Yüzyıllar önce gerçekleşen bu önemli tarihi ana tanıklık etme fırsatını elde ederek ev ve işyerlerinde paylaşarak tarihe ve sanata verdiği önemi göstermek isteyen her müşterimiz için hesaplı fiyatlar ve esnek ödeme koşulları ile İstanbul’un Fatih’e girişinin resmedildiği kanvas tablo modeli 7 iş günü içerisinde teslim alınmak üzere sipariş Ressam Tabloları Fiyatları Yerli ve yabancı ünlü ressam tabloları örnek alınarak orijinaline sadık olacak şekilde imal edilen kategori kanvas tablo modellerimiz birbirinden avantajlı fiyatlar eşliğinde siz değerli müşterilerimizle buluşuyor. Evlerde, işyerlerinde ve ofislerde rahatlıkla kullanılabilen, sanatın klasikleri haline gelmiş pek çok nostaljik eser ile mekanlarını yenilemek isteyen herkes hesaplı fiyat avantajını kullanarak online ya da telefon yolu ile siparişlerini Tablo Plus yetkililerine iletebilirler. Her bir tablonun farklı hikayesinden yararlanmak için verilen siparişlerde bütçelerin aşılmaması amacıyla isteyen herkes kredi kartı ile siparişlerin ödemesini 9 aya kadar taksitli olarak gerçekleştirebilir. Estetik ihtiyaçla birlikte bütçelere de hitap eden kategori ürünlerimizi hemen incelemeye başlayarak mekanlarınız için en uygun seçimleri gerçekleştirebilirsiniz. Bu site Ticimax Gelişmiş E-Ticaret sistemleri ile hazırlanmıştır.
1903’te İstanbul Moda’da bir konakta başlayıp, 20 Temmuz 1967’de Mane’deki bir yaşlılar bakım evinde sona eren, yürek burkucu, hüzünlü, çalkantılı, yokluk ve sefalet içinde geçen ama umudun hiç tükenmediği bir yaşam hikayesinin kahramanı FİKRET MUALLA Ailesi bebeklerini kız beklerken, kucaklarında bir erkek çocuk bulurlar. Yine de kız çocuk için hazırladıkları Mualla isminden vazgeçmez, Fikret ismini ekler, böylece bebeğin ismini Fikret Mualla koyarlar. Kız çocuğuna duyduğu özlem nedeniyle anne Nevber Hanım, küçük yaşlarda oğluna kız kıyafetleri giydirerek, onu İstanbul’un güzel semtlerine gezmelere götürür. O gezmelerde elini tutan annesinin avcunun sıcaklığını, Mualla ömür boyu avcunda hisseder. Baba Ekrem Bey, Düyunu Umumiye’de ikinci müdürdür. Gururlu, sert, otoriter bir mizaca sahiptir. Bu sebepledir ki; Mualla babasından sürekli azar işitirken, annesi Nevber Hanım tarafından öpücüklere boğulup, şımartılan bir çocukluk yaşar. Mualla futbolu çok sever. Çocukluğu Kuşdili çayırında futbol oynayarak geçer. Yatılı olarak Galatasaray Lisesi’ne devam ederken de futbol oynamaya devam eder. Bir gün okulda top oynarken ayak topuğuna yediği darbe onu sakatlar. Alçı çıkana kadar evde bakımı yapılır. Ancak iyileşip okula döndüğünde hala topallamaktadır. Artık çok sevdiği futbolu ömrü boyunca oynayamayacak, yalnızca izleyecektir. 15 yaşına kadar Mualla, mutlu bir çocukluk yaşar. Ancak okulda kaptığı İspanyol gribi, hayatının acıklı bir hikayeye dönüşmesine sebep olur. Annesi Nevber Hanım bulaşıcı ve tehlikeli olan bu hastalığı iyileştirmek için oğlunu eve getirtir. Özenle bakıp oğlunu iyileştirirken, hastalığı kendisi kapar. Ne yazık ki Nevber Hanım’ın hastalığı çok ağır geçer ve 38 yaşında vefat eder. Annesinin ölüm sebebi olarak kendisini gören ve suçlayan Mualla’da oluşan ağır psikolojik travma adeta hayatını esir alır. Ömrü, bu travmanın ruhunda yarattığı enkazla darmadağınık ve çalkantılı geçer. Baba, Ekrem Bey, 45 yaşlarında geliri iyi, yakışıklı ve çapkın bir adamdır. Tüm bekar ve dul kadınların ilgi odağıdır. Eşinin kırkı çıkar çıkmaz eve yabancı bir kadın alır. Kıskanç bir hizmetçi, hafta sonu eve gelen Mualla’ya durumu fısıldar. Sinirli, uyumsuz ve afacan bir mizaca sahip Mualla, annesinin yatağında başka bir kadın fikrini kaldıramaz. Hizmetçiden, kadın eve geldiğinde haber vermesi için söz alır. Hafta içi haber gelir, Mualla okuldan kaçar, soluğu evde alır. Gözü kararmıştır, annesinin öcünü alacaktır, gücü tükeninceye kadar kadını döver. Çığlık sesleri mahallede çınlar. Bu rezaletten sonra akrabaları Ekrem Beyi, güzel bir çerkez kızı olan Behice Hanım ile evlendirirler. Mualla, üvey anne fikrini de kaldıramaz ve Behice Hanıma evde eziyet eder. Hatta bir akşam çıkan bir tartışmada babasını döver. Bunun üzerine Mualla özel bir kliniğe yatırılır. Ama bu çözüm değildir. Kısa bir süre sonra klinikten çıkacak ve yine aynı sorunlar yaşanacaktır. Ekrem bey, Mualla’yı İstanbul’dan uzaklaştırmak maksadıyla, mühendislik okuması için Zürih’e göndermeye karar verir. Bu fikir, Mualla’da evden atıldığı hissi yaratır. 1919’da henüz 17 yaşındayken yüreği buruk, tarif edilemez üzüntülerle Zürih’e gider, bir süre sonra oradan Berlin’e geçer. Mühendislikten nefret eden Mualla için Berlin, hayatının evrildiği yer olur. Çünkü orada gencecik ressam Hale Asaf’la tanıştıktan sonra, mühendisliği çöpe atıp, ressam olmaya karar verir. Zaten Galatasaray'da da en sevdiği ders resimdir. Bu arada Hale Asaf’a aşık olur. Fakat Hale Asaf’ta bu aşka karşılık bulamaz. Berlin’de yaşadığı tek platonik aşk bu değildir. Bir Alman kadına da aşık olur. Kadın, ’akıllısın, zekisin ama çirkinsin hem de topal’’ diyerek Mualla’nın aşkını reddeder. Berlin’de geçirdiği yıllarda topallık, utangaçlık ve karşılıksız aşkların onda yarattığı üzüntünün de etkisiyle yalnızlaşarak, kendini içkiye verir. Bunun neticesi 1928’de alkol bağımlılığı tedavisine varır. Daha sonra sanat konusunda çalışmak için İtalya ve Fransa’ya gider. Babası mühendislik eğitimini bıraktığını öğrenince gönderdiği harçlığı keser. Geçim sıkıntısına düşen Mualla İstanbul’a döner. Galatasaray Lisesi’nde öğretmenliğe başlar ama bir süre sonra maaşı az diye oradan ayrılır. Ayvalık Ortaokulu’na tayini çıkar. Ayvalık’ta elektriksiz bir hayatın mevcudiyeti onu çok rahatsız eder. “Elektriğin olmadığı yerde resim mi yapılır?’’ diyerek oradaki vazifesinden de ayrılır ve İstanbul’a gider. İstanbul’a döndüğünde opera kostümleri ve dergilere desenler çizer. Kitaplara, gazetelere resimler yapar. Bu dönemde soprano Semiha Berksoy ile tanışır, onun sahne kostümlerini çizer. Semiha Berksoy’a yakın olmak için Beyoğlu’na taşınır. Yine aşık olmuştur ve yine karşılıksız. İstanbul dönemi Abidin Dino ve Arif Dino ile kurduğu arkadaşlık ile geçer. Günlük kazanan, günlük harcayan çoğunlukla yokluk çeken, hayatın tüm güzelliklerini ve dertlerini birlikte paylaşan, daima birbirlerine destek olan dostlukları vardır. Genellikle Ayasofya’nın avlusundaki bir kahvede güne başlarlar. Mualla yanından ayırmadığı resim malzemelerini sohbet sırasında masaya çıkarıp, gördüğü manzaraları çizmeye başlar. Bu sırada birçok tanıdık ve arkadaşları masalarına uğrar. Herkesin sevdiği, sohbet etmekten ve vakit geçirmekten keyif aldığı bir ekiptir onlar. Mualla resim yapmadan önce manzaraya bakar, gördüğünü anlayıp akıl süzgecinden geçirdikten sonra onu resmeder. Haliç’te, mezarlıklarda, cami avlularında, Ayasofya’da, Boğaz’da, Eyüp’de, Erenköy’de peyzajlar, portreler yapar. O dönemde açık havada ressamın resim yapması hiç de kolay bir iş değildir. Halk onların kötü niyetli işler karıştırdığını düşünür, iyi gözle bakmaz, rahatsız edip sorun çıkarırlar. “Adamın biri gelmiş, Karacaahmet’te mezar taşlarına bakıp, onları çiziyor. Mutlaka niyeti kötüdür bu adamın, başımıza kötü işler açar’ gibi fikirlere kapılıp ressama musallat olurlar, sonu kavgaya, dayağa bile varabilir. Zor iştir o zamanlar açık hava ressamlığı. Mualla kendi üslubuyla resim yapan, kimseyi taklit etmeyen, hiçbir ekole dahil olmayan bir ressamdır. Yaptığı resimler o dönem İstanbul sanat çevresinde kabul görmez ve hatta aşağılanır. Mualla da bu dönemde edebiyata yönelir. Kendisini benzettiği Schiller hakkında 1932’de bir kitap yazar. 1938’de de Ses dergisinde iki öyküsü yayınlanır Usera Karargahı ve Masal. Nazım Hikmet’in Varan 3 adlı şiir kitabını ve Benerci Kendini Nasıl Öldürdü? oyununu resimler. Mualla’yı anlayan ve sanatını beğenen sanatseverler de vardır İstanbul’da. Bunlardan biri, daha sonraları kızı eski cumhurbaşkanımız Fahri Korutürk’le evlenecek olan Salah Cimcoz’dur. Cimcoz, Moda’daki konağında Mualla’ya çalışması için mekan tahsis eder. Mualla orada hem çalışır hem de Cimcoz’un üç kızına resim dersi verir. Cimcoz’un Mualla’ya karşı yaptığı bu iyi tavır pek de iyi sonuçlanmaz. Bir akşam içki masasında aralarında çıkan ateşli bir tartışma sonucu, Mualla’nın kendisini kaybederek söylediği sözler ve davranışlar nedeniyle hakkında soruşturma açılır. Polislik olduğu tek konu bu değildir Mualla’nın. Başka bir akşam da gittiği meyhanede yer bulamaz, tanıdığa da rastlamaz ve çıkmaya karar verir. Çıkarken duvardaki Atatürk portresine gözü takılır. Bir Alman ressam tarafından yapılmış bir portredir. Ressamın tekniğini beğenmez ve resmin yapılış tarzını eleştirir. Dolmabahçe’de aşçılık yapmış bir kişi de müşteriler arasındadır. Konuyu resme ve ressama değil de Atatürk’e yapılmış bir hakaret olarak algılayarak Mualla’yı gizlice ihbar eder. Polis Mualla’yı yakalayarak karakolda işkence eder. Bu durum Mualla’da büyük travmaya yol açar ve ölene kadar polis korkusu, takip edilme korkusu, öldürülme korkusu yakasını hiç bırakmaz. Mualla’nın uyumsuz kişiliği, alkol alınca kendini kaybedip etrafa küfürler savurması, kendine hakim olmayıp başına buyruk davranarak tanıdığı tanımadığı herkesle kavgaya tutuşması, isyankar tavırları gibi sebeplerle bir süre Bakırköy Akıl Hastanesi’nde yatırılır. O sıralarda hastanenin başhekimi olan Mazhar Osman için, ’’Mazhar Osman, insanları saadete ulaştıran büyük bir Türk’tür’’ der. Oradaki oda arkadaşı Neyzen Tevfik için de ’biraz edebiyat bilgim ve zevkim varsa onu, Neyzen Tevfik’e borçluyum’’ ifadesini kullanır. Mualla yaşadığı bu travmalardan sonra kesinlikle Türkiye’yi terk etmeye karar verir. Polis ve mahkeme korkusuyla yaşamaktansa Paris’e gitmeyi yeğler. Gitmeden önce, Abidin Dino'nun ricası üzerine 1939 Uluslararası New York Fuarı Türk Pavyonu için İstanbul konulu 30 kadar tablo yapar. 1938 sonlarında Sirkeci Garı’nda Orient Express’e biner. Onu Avni Arbaş ve Edip Hakkı yolcu eder. Tren kalktığında bir daha dönmeyeceği İstanbul’dan, 26 yıl boyunca yaşayacağı Fransa’ya doğru yol alır. Ağlamaklı... Paris yılları da çok parlak geçmez. Tek ve en iyi bildiği iş, resimdir. Kimseye özenmeden, taklit etmeden, kendi tarzıyla, içinde insan olan, dışarıya mutluluk hissi veren resimler yapar. Resimlerinde bozuk ruh haline ait izler görülmez. İnsan figürleri belirli kişilere ait değildir, yüzlerini tanıyamazsınız, yalnızca orada olması gereken, çabucak çizilmiş insanlardır. Hayal ettiği mutluluk, resimlerinin konusudur. Eserleri seyirciye keyif verir, neşe katar. Resimlerinde Paris görüntüleri, Notre Dame Kilisesi, lokantalar, kahveler, barlar, çalgıcılar, berberler, sokaklar, gemiler, natürmortlar, kuşlar, balıklar, burjuvalar, hastalar, melankolikler ve deliler vardır. Her kesimden Paris halkını günlük koşuşturması, yaşantısı içinde resmeder. Ellerinde balon tutan çocukların anneleriyle birlikte olan görüntülerine çok yer verir. Bu, güzel geçen çocukluğu ve annesine özlemin dışavurumudur. Mualla’nın natürmortlarında çiçek çok göremezsiniz, daha çok sebze, meyve ve şarap vardır. Bunun sebebi geçim sıkıntısı hiç bitmeyen Mualla’nın, yemek yapmak için aldığı malzemeleri önce çizmesi, sonra yemek yapmasıdır. Tüm resimlerinde canlı ve parlak renkler kullanır, belki amacı bunalımlarını, depresif ruh halini bu şekilde gizlemektir. Mualla’da mutluluk özlemi nedeniyle, anlatımında da mutluluğa erişme özlemi vardır. 20. ikiye bölen soyut-somut resim tartışmasında Mualla, resim yapmaya başladığı zamanlarda soyut resim türünü seçer ve bu çalışmaları başarıya ulaşır. Ama Mualla yaşam ortamından, sokaktaki insandan, halk çoğunluğundan kopmak istemez. Bu nedenle daha sonraları anlatımlı resmi yeğler, doğruluk dışında kalmak istemez. Duygu ve düşüncelerine bağlı kalarak, yapmacıksız, yalın bir dil kullanıp, kendi tarzını oluşturur. Kendine özgü kişisel yapısıyla, içtenlikle yaptığı resimlerinin anlaşılmasını ve sevilmesini ister. Dünyayı gördüğü gibi anlatıp, yansıtmak Mualla’nın mutluluğudur. Mualla’nın ölüme karışmış uçsuz bucaksız anne sevgisi nedeniyle, kadınlar, onun için hem çekici hem de itici olurlar. Mualla’nın bulaşıcı hastalığını iyileştirmek için annesinin bizzat kendisine bakması ve sonuçta hastalığı kendi kapıp ölmesi nedeniyle, annesinin kendini kurban ettiğine inanır. Ömrü boyunca Mualla için çok kahredici bir düşünce olur bu durum. Annesinin ölümünden sonra sürekli dövündüğünü söyler. Belki tüm bu düğümler çözülebilirdi; yeterli maddi imkanlara sahip olsa, sevdiği ve sevildiği bir kadınla hayatını kursa ve o kadının sıcak ilgisine maruz kalsa... Her şey daha farklı gelişebilirdi Mualla için. Kendi geçimini sağlayamamış bir adamın, bir kadınla yaşaması veya evlenmesi ona göre sorumsuzluktur. Bu nedenle resim uğruna yaşadığı sefil hayatı kimseyle paylaşmaz, ömür boyu yapayalnız bir hayat geçirir. Mualla çok duygusal bir mizaca sahiptir, ona göre aşk parayla satın alınamaz. Bu nedenle ’genel kadınlarla’’ girilen ilişkilere de sıcak bakmaz, onu tiksindirir. Aşksız cinsel ilişkiye tepkilidir. Mutluluğu resimlerinde bulan Mualla düşlerinde kurduğu kadınların hayallerini resimlerine taşır, onları içten gelerek resmeder. Kadınları değil, kadınlığı çizer Mualla. O zamanlar Paris’te resim ticareti tamamen sömürü sistemi üzerine kuruludur. Galericiler, simsarlar ressamla sözlü kontrat yapar, onu adeta karın tokluğuna çalıştırıp, resimlerini çok düşük fiyatlara alır, yüksek fiyatlara satarlar. Ressam, eserlerinin müşterilere ne kadara satıldığını bilmez, zaten bu konuyla da ilgilenmez, o gün karnı doyacak mı ona bakar. Sergisi açılacaksa, daha davetiyeler dağıtılmadan önce, simsarlar ressamın eline iki kuruş para tutuşturup, onu tatile gönderirler. Sergi bitene kadar ortamda olmasını engellerler. Amaçları ressamın, eserlerinin piyasadaki satış fiyatlarını öğrenmemesidir. Kısaca; uyandırmazlar ressamı. Böylece simsarlar resim piyasasını parmaklarında oynatır ve büyük kazançlar sağlarlar. Ekmeğini yedikleri, sefasını yaşadıkları emeğin kıymetini bilmezler. Ressamı yokluğa, açlığa, hiçliğe mahkum edip, adeta süründürürler. Mualla da bu bozuk düzenin kurbanı olur. Hayatı boyunca sürekli resim yapan ve satan Mualla’nın ev gibi bir evi hiç olmaz, refah içinde rahat ve düzenli bir hayat yaşamaz. Yeterli parayı kazanamadığı için bir aileye sahip olmak gibi hayaller bile kuramaz. Mualla da sözlü kontrat yaptığı simsarla çalışır ama kazancı tabii ki yeterli gelmez. Cebinde parası olmadığı vakitlerde, gittiği barlarda içki karşılığında resim yaptığı da olur. 1954’te Paris’te ilk sergisi açılır. Tüm tabloları satılır ancak sergiyi organize eden iki tablo simsarı ona vadettikleri payı vermeyerek, dolandırırlar. Ama bu sergi sayesinde Mualla, Paris sanat çevresinin dikkatini çeker, tanınan, bilinen bir ressam olur. Picasso’nun da ilgisini çeker, Mualla’yı atölyesine davet eder, ona bir tablosunu hediye eder. Tekrar davet alsa da Mualla bir daha atölyeye gitmez. Hediye tablo hakkında da rivayetler çok; rakı karşılığında ya da 15 günlük tatil parası karşılığında ya da bir akşam yemeği karşılığında vermiş olduğu gibi... 1956’da da ikinci sergisini açar. Mualla’nın içince kendinin kaybetmesi, etrafındaki insanlarla kavga edip huzursuzluk çıkarması nedeniyle iki kez akıl hastanesine yatırılır. Her seferinde hastaneden sağlığına kavuşmuş ve dersini almış olarak çıkar. Ama Mualla’dan bahsediyoruz; kısa sürer bu iyilik halleri, tekrar içmeye başlar. Simsarlarla da arası açılır. Bu arada beyin kanaması geçirir, kısmi felç olur. Bir süre hastanede kalır. Hastane çıkışı düzelmiştir ama iyi bir bakıma ve sağlıklı beslenmeye ihtiyacı vardır. Madam Angles, Mualla’ya değer veren onun resimlerini alan ve uzun zamandır ona destek olan bir koleksiyonerdir. Bu zor zamanında Mualla’ya kol kanat geren kişi de o olur. Hastane çıkışı Mualla’yı evine alır, yaşlı hizmetçisini de ona tahsis eder. Bakımı, yemesi içmesi kontrol altına alınmış olur. Ama Mualla o evde kendini bir kafesteymişçesine hisseder. Evin eşyaları da hiç tarzı değildir; adeta üstüne üstüne gelirler. Bir süre sonra çıkıp, yakın çevredeki barlarda içmeye başlar. İçip eve döndüğünde, rezalet çıkardığı, eşyaları kırıp döktüğü de olur. İhtiyar hizmetçi bu durumları gizlese de Madam Angles’in kulağına gider. Paris’te kaldığı sürece barlardan ve içkiden uzak kalamayacağını anlayan Madam Angles, Mualla’yı Alp Dağları eteklerinde bulunan Reillanne köyündeki evlerine göndermeye karar verir. Mualla Paris’ten ayrılmayı hiç istemese de kendisi için en iyi fikrin bu olduğuna karar verir. 1962 yılının Ekim ayında köye gider. Dağ köyünün en tepesindeki bir evde yalnız yaşamaya başlar. Ömründe ilk defa ev gibi bir evi vardır; mutfaklı, taraçalı, sobalı.. Manzarası da güzeldir. Köyün iyi bir lokantası, kahvesi ve konuksever, sıcak, güneyli halkı vardır. Yemeğini, temizliğini ve bakımını yan komşusu üstlenir, sevgiyle ve şefkatle bu işi yapar. Madam Angles biliyordu ki; Mualla’nın mutluluğa erişme yolu resim yapmaktır. Mualla’nın köyde hayata bağlı kalması ve dağılmaması için kira karşılığı her ay 4 resim ister ondan. Kendini içkiye verdiği ve ataklar geçirdiği zamanlarda haftalarca resim yapamadığı olur. Böyle zamanlarda Madam Angles, Mualla’ya kendini toparlaması ve hayatını düzene sokması maksadıyla resim yapma konusunda baskı yapar. Köyde kaldığı yaklaşık 5 yılın, ilk yılları iyi geçer. Kışları kar her yere bastırınca en tepedeki evde yapayalnız kalmak Mualla’yı çok zorlar. Son yılında aylarca kapalı kalmak, içkiyi aşırı tüketmek, yalnızlık Mualla’nın ruh halini iyice bozar. İş çıkmaza girip, evde idare edilemeyecek hale gelince Mane’deki yaşlılar bakım evine yatırılır. Orada gözetim altında olmak Mualla’ya şifa olurken, hastaların hepsinin yaşlı ve ölümü bekliyor olması ona hiç iyi gelmez. Çok çabuk çıkmak ister bakımevinden. Arkadaşlarına adeta yalvarır onu almaları için. Ama nafile. Bir gece uykusunda son nefesini verir. Mualla kağıt üstünde kimsesiz göründüğü için kanunlara göre kimsesizler mezarlığına gömülür. Bu çok acı, hüzünlü, yürek yakan bir sondur. Mualla’nın zamanında İstanbul’da ders verdiği Salah Cimcoz’un kızı Emel Hanım Cumhurbaşkanımız Fahri Korutürk’ün eşidir. Emel Hanım, Mualla’nın akibetini öğrenince çok üzülür. 1974 yılında onun girişimiyle Mualla’nın kemikleri İstanbul’a getirilip Karacahmet mezarlığına defnedilir. Huzur içinde uyu FİKRET MUALLA SAYGI. Gürbüz,
ünlü çığlık tablosunu çizen ressam